DÜNYADA SURİYELİ MÜLTECİ OLMAK; ÜSTELİK ÇOCUK…
Eğitim konusu gündeme geldiğinde ülkemizde söze karışmayan nerede ise yoktur. 15 milyon öğrenci ve 1 milyona yakın öğretmeni bünyesinde bulunduran ülkemiz eğitim dünyası; dünyanın bir çok ülke nüfusundan daha kalabalık ve dinamik bir kitledir. Hâl böyle olunca da hemen her aile eğitimle yakından alakalıdır ve dahi söz söylemeye kendinde hak görmektedir. Yetkili veya yetkisiz ağızlardan çıkan bu sözlerin tamamına yakını ülkemizde eğitim-öğretim hayatının, ne yazık ki iyi gitmediği yönündedir. Sınıfların kalabalıklığı, öğretmenlerin yetersizliği, müfredatın güncel olmayışı, ikili eğitim sistemi, ders kitaplarının kalitesi… bu şikayetleri çok daha fazla uzatmanız mümkündür.
Bu noktada dikkatlerinizi bir başka önemli konuya celbetmek istiyorum. En uzun sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye’de Mart 2011’de iç karışıklıklar başlamış ve hiç eksilmeden günümüze kadar bir iç savaş olarak devam etmektedir. Yakın zamanda Suriye’nin bu iç savaşı bitirip huzura, sükunete kavuşması da pek mümkün görünmemektedir. Olaylar başladığında günlük hayatını devam ettiren Suriyeliler, durumun vahâmetini çok da kavrayamadılar. Bir çoğu olayların birkaç ay gibi kısa bir sürede sona ereceğini düşünüyordu. Bunu daha sonra kendileri ile yapılan röportajlardan öğreniyoruz. Oysa yüz binlercesi hayatını kaybetti; kaybetmeye de devam ediyor. Milyonlarcası evini, yurdunu terk edip mülteci konumunu düştü. Kimi eşini kaybetti, kimi evladını, kimi evini barkını, kimi özgürlüğünü, kimi işini gücünü… toplamda hepimiz ise maalesef insanlığımızı kaybettik.
Kesin olmamakla birlikte istatistikler Suriye nüfusunun 22 milyon civarında olduğunu haber vermektedir. İç savaş nedeni ile bu nüfusun 13 milyon kadarı ülke içi ve dışında göç etmek zorunda kalmıştır. 6 milyon Suriyelinin vatan topraklarını terk ederek mülteci konumuna düştüğüne hüzünlenerek şahit oluyoruz. Ülkemiz Türkiye; devleti ve milleti ile Suriyeli kardeşlerine kucak açmış, bu mültecilerin yarısına (3 milyon) ensar olarak ev sahipliği yapmaktadır.
Türkiye’deki Suriyelilerin 836 binini, eğitim-öğretim çağındaki (6-18 yaş) çocuklar oluşturmaktadır. Önceleri yetkililer dahil hepimizin kanaati “Kısa sürede dönecekler” diye düşünüldüğünden Suriyeli çocukların eğitimi fazla önemsenmemiştir. İlk başta ortaya çıkan bu eğitim ihtiyacını Suriyeliler kendi imkânları ile halletmeye çalışmışlardır. Fakat ilerleyen zamanda işin ciddiyetine vakıf olan MEB, Suriyeli öğrencileri ve öğretmenlerini de düzenli eğitim-öğretime dahil etmiştir. İlk krizde Türkiye’ye göç eden ve burada dünyaya gelen Suriyeli bir çocuk, bu gün 6 yaşındadır ve okul çağındadır. Başlangıcından günümüze Türkiye’de dünyaya gelen Suriyeli bebeklerin sayısının yaklaşık 152 bin olduğunu hatırlattığımızda olayın önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Tüm bu zor şartlara rağmen şu an MEB’in düzenlediği geçici eğitim merkezlerinde 326 bin Suriyeli öğrenci ve 13 bin 100 Suriyeli öğretmen eğitim-öğretime devam etmektedir. Yine devlet okullarımızda, bizim öğrencilerimizle birlikte 172 bin Suriyeli öğrenci eğitim görmektedir. 13 bin 662 Suriyeli öğrenci de üniversitelerimizde eğitim almaktadır. Toplamda ülkemizde 538 bin Suriyeli öğrenci bir şekilde eğitimin içerisindedir. Yukarıda verdiğimiz istatistiğe göre 300 bin civarındaki eğitim çağındaki Suriyeli ise eğitim faaliyetlerinin dışındadır.
Genel olarak ilk paragrafta hep eğitimden yakındığımıza dikkat çekilse de; aslında eğitim hayatımız Suriyeli kardeşlerimizi de eklediğimizde bir şekilde bir düzen içerisinde yükselerek ilerlemektedir. Nokta kadar katkısı olanlara minnet borçluyuz. Bu büyük yükü hep birlikte yukarılara taşımak hepimizin boynunun borcudur.
Suriyelilerin ülkelerine dönme istekleri vardır. Fakat bunun 5-10 yıldan önce olabileceği pek mümkün görünmemektedir.
Suriyeli çocuklar bu dünyada zor bir imtihandan geçmektedir. Nerede ise tamamına yakını ailesinden bir yakınını bu savaşta kaybetmiştir. Bu çocukların büyük kısmı silahlı saldırıya maruz kalmıştır. Bu nedenle karşı karşıya oldukları dünya hiç birimizin istemediği travmalarla, depresyonlarla bezenmiş bir dünyadır. Terör, organ mafyası, fuhuş çeteleri… ise tehdidin diğer bir karanlık yüzüdür.
Yüce Mevlam ilahi kitabında; “Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkartmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur. Maide-32” buyuruyor. Bunun bilincinde olan insanımız; devlet millet elele vererek bu mazlum kardeşlerimizin dünya ve ahret hayatlarını kurtarma peşindedir. Medeniyetimizin gereğini yerine getirme gayretindedir. Bu güzel davranış için yüce gönüllü insanımız bir karşılık beklemese de; ecrini her iki cihanda misliyle alacağından şüphemiz yoktur.
Suriyeli öğrencilerin Türkçe öğrenmesi; kültürümüzü kavraması, kardeşliğimizin pekişmesinin bir semeresidir. Suriyeliler’in büyük kısmının ülkelerine bir şekilde döneceği düşünüldüğünde bu ülkemiz adına, kopmaz halatlarla kurulan kardeşliğimiz adına büyük bir kazançtır. Dönmeyenler de ülkemizde iş gücü ve üretime katkıları ile bizlerle kenetlenmekte; 15 Temmuz’da olduğu gibi kederde ve sevinçte bizlerle sarmaş dolaş olmaktadır.
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
Ekrem AYTAR
ekremaytar@gmail.com
18.01.2017