EĞİTİM DEĞİŞİM SEMİNERLERİNİN ÜÇÜNCÜSÜ KONYA’DA DÜZENLENDİ

E-DER Eğitim ve Değişim Derneği – İstanbul Medipol Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen Eğitim Değişim Seminerlerinin üçüncüsünü Konya’da Envar Eğitim Kurumları Yazır Yerleşkesi konferans salonunda gerçekleştirdi.  Hicri 25 Recep 1438, Miladi 22 Nisan 2017 tarihinde “Eğitimde Kalite” başlığı ile düzenlenen seminerin konuşmacısı Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet DİKEN oldu.

E-DER başkanı Ali Kocadayı’nın açılış konuşmasını yaptığı seminer akademisyenler, sendika ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri, E-der İl Danışmanları ve çeşitli branşlardan öğretmenlerin katılımı ile gerçekleşti.

Kocadayı, açılış konuşmasında seminerlerin amacını şöyle dile getirdi: “E-Der Eğitim Değişim Derneğimiz henüz 2014 yılının Haziran ayında kuruluşunu tamamlamış, çiçeği burnunda diyebileceğimiz bir eğitimciler derneğidir.  Hem derneğimize hem de üniversitemizle gerçekleştireceğimiz seminerler projesine isim olma ilhamı veren iki önemli kelime, kavramdan bahsediyoruz. “Eğitim, Değişim”…  

         Nedir peki, eğitim değişim; neden eğitim değişim diyoruz? Eğitimin klasik tanımına bakıldığında kitaplarda: “Eğitim istendik, bilinçli davranış değişikliği
geliştirme sürecidir” diye yazar. Eğitim bir davranış değişikliğine yani bir değişime vesile olmalıdır. Değişim bir eğitimin sonucu olmalıdır. Eğitimi bir fabrika olarak kabul edersek, değişim de bunun ürünü olmalıdır.

         Eğitim, değişime vesile olmalıdır. Günümüzün eğitim problemlerine bakıldığında,  değişime vesile olmayan bir eğitimin amacına ulaşamadığını görmekteyiz; bu sebeple eğitimde değişim olsun istiyoruz. Ismarlama, sipariş üzere, şu veya bu ülkeden devşirilen eğitim modellerinin,eğitim yöntemlerinin medeniyetimize, ruhumuza uymadığını görmemiz gerek.

         Diğer yandan değişmeyen tek şey değişimin kendisidir deyip de olabildiğince sınırsız, ölçüsüz olmayı değil de bu değişimin yine eğitimle olması gerektiğini düşündüğümüz için eğitim değişim diyoruz.

         Medipol üniversitesine çok teşekkür ediyorum. İş birliğimiz Eğitim değişim seminerleri dizisi ile inşallah sınırlı kalmayacak. Eğitim konuları olmak üzere birçok alanda, öğretmenlere ve öğretmen adaylarına yönelik sertifikasyon programları, eğitim-öğretim sorunlarına ilişkin panel, sempozyum gibi çalışmalar gibi bir dizi etkinlikleri birlikte gerçekleştirmeyi ümit ediyoruz.”

Seminere konuşmacı olarak katılan Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet DİKEN “Eğitimde Kalite” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.

DİKEN, konuşmasının başında Eğitim Değişim ismi üzerinde durarak: “Değişim arzu edilir, heyecan duyarız bir noktada bir yandan da değişime karşı direnç gösteririz aslında. Değişim mevcut kalıplarımızı değiştirme, farklılaştırma olayıdır ama bir yandan da gelenek olmadığı zaman değişimi sürekli kılamayız, daha doğrusu gelenek olmadığı zaman özü geleceğe taşıyamayız. O yüzden bir yandan geleneği korurken bir yandan da mevcut koşullar içinde ihtiyaçlarımız çerçevesinde yeni formüller bularak hedeflerimize varmamız gerekir. Bu sadece eğitim için geçerli değil, ekonomik ve sosyal hayat için de geçerlidir.” dedi.

Sözlerinin devamında, üniversitelerin hikmet yuvası yapılması gerektiğini belirten DİKEN, son yıllarda bütçeden en fazla ekonomik kaynağın eğitime ayrıldığını bunun stratejik olarak doğru olduğunu iade etti. Ancak içinin de doldurması gerektiğini ifade ederek bazen çok harcama yapılıp çok fazla performans harcandığını fakat karşılığının alınamadığını belirtti ve bu anlamda nelerin yapılabileceğine yoğunlaşılması gerekliliğini vurguladı.

             “Eğitimimiz hikmet kaynaklı olmalı, çağımızın koşullarına bakarken de modern toplumun getirdiği bazı sorunları hikmet toplumuna endeksleyerek çözmeliyiz. Toplumun temel ihtiyaçlarına hitap etmediğimiz zaman taban bulamazsınız, karşılığını alamazsın, gerçekçi olmamız gerek,  o yüzden üniversitelerimizin vermesi gereken eleştirel düşünceyi bizim içselleştirerek, algılayarak vurgulamamız, anlamamız gerekir.

         Geçmişe bakıp mevcudu kıyasladığımızda uygulamalı eğitime geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Teorik dediğimiz şey, çok fazla bilgi var ama uygulama az. Mesela uygulama açısından tıp bu anlamda örnek bir alan ve bu yüzden başarılı.” diyen DİKEN “Eğitimde Kalite”nin nasıl olabileceğini başlıklarla açıklayarak sözlerine şöyle devam etti:

             “Hedeflerde bir standart vardır ve o standartlarda bir uyumluluk aranır. Bir sonraki hedefe ulaşmak için hedefler arasındaki ilerlemeye bakılır. Müşterilerin beklentilerine göre kullanılma uygunluğu söz konusudur. Müşteri dediğiniz öğrencidir. Eğer müşterilerinin beklentilerine cevap vermezseniz sizi tercih etmez. Beklentiler, yöreden yöreye, okuldan okula, şehirden şehre değişir. Hitap edeceğiniz kitleler de farklıdır. O yüzden hedef kitlenizi de iyi tanımanız, kendinizi ona göre dizayn etmeniz gerekir. Bu da yetmez; anlatmanız gerekir. Güzel meziyetlere sahipsiniz ama kendinizi tanıtamıyor anlatamıyorsanız elinizdeki mamul elde kalır. Hedef kitlenize yoğunlaşıp bu anlattığım stratejik yöntemlerle netice alır, kaliteyi yakalar, mesafe katedersiniz.

         Proaktif davranarak problemleri önceden görerek sitem ve şikâyetleri bertaraf edebilmelisiniz. İhtiyaç ne ise ona göre bir hedef koymalı ona göre program yapmalısınız. Çocuklarımızın eğitim hayatlarında mesafe katedebilmeleri için dışarıdan bir gücün kuvvetiyle değil heves etmeleri ve kendileri istemesi gerekir.

         Şunu da söylemek isterim ki bazı çocuklarımızın zekâsı çok yüksek ama toplumda iletişim kurmayı bilemiyor ve sosyal zekâsı çok düşük oluyor. Bu anlamda çocuklarımızı sosyal yönden etkin kılmamız geliştirmemiz yönlendirmemiz elzemdir. Mesela çocuklarımızın hobileri hayat grafiklerini yukarı çeken bir unsur olmalı. Biz çocuklarımıza öyle bir meleke kazandırmalıyız ki hobileri hayatlarına artılar katsın, değer katsın.

         Kalite, geliştirilen bir programın eksikliğini bulmak değil, onu eksiksiz oluşturmaktır. Bir şeyi yapboz tahtasına dönüştürürseniz maliyetli olur, pahalıdır. Yapalım olmadı değiştiririz… Hayır, öyle yapma! İyi planla ilk defa yap ve doğru yap. Geriye dönme ve kaynak israfına gitme. Türkiye’de bu planlama konusu ciddi bir problemdir.

         Kaliteli bir eğitim için öğretmen, kurumuna güle oynaya, mutlu bir şekilde gelmelidir çünkü hayatımızın en verimli dakikalarını saatlerini iş yerinde geçiriyoruz. Değerli varlığımız ve geleceğimiz olan gençlerimizi eğitirken bizim o aşkla ruhla sahip çıkmamamız gerekir. Kurum bağlılığı önemlidir. Kurum içindeki iletişim de önemlidir. Hem çalışanlar hem de öğrenciler okula zevkle gelebilmeli. Kaliteli bir hizmet için yöneticiler bunun çözümünü bulmalı.

         Kalite temelli eğitim yapacaksanız kurumunuzu tanıtmanız gerekir, üst yönetici liderlik etmeli ve yönlendirici olmalıdır. Bunu yapmadığınız sürece alt bölümlerdekiler ne kadar çabalarsa çabalasın kaliteli eğitim olmaz. Stratejik kararlar üst yönetimde alınır.

         Emirler hiyerarşiye göre yani yöneticiden hizmetliye doğru gelir; aşağıdan yukarı doğru ise sorular gelir. Bakın Japonlar öğrencilerle direk temas halinde olan öğretmenlere var olan sorunlarla ilgili çözüm önerilerini sormuş ve bu öneriler aşağıdan yukarıya doğru üst yönetime bildirilmiş yani aşağı mevkiden yukarıya doğru öneri ve tavsiye bilgileri gönderilmiş ve bu şekilde alt birimde çalışanların tavsiyelerine, çözüm önerilerine kulak vererek başarı elde dilmiş. Bakın bir işi en iyi bilen o işi bizzat yapandır. Organizasyonun en alt kısmındaki kişi maaşı en az olan ve yetkileri en az olandır. Kalite budur. En alttaki kişi kaliteliyse siz de kalitelisiniz. O kalitesizse kurum olarak siz de kalitesizsiniz.